Title Image
Şişli Hakkında

İstanbul’un 39 ilçesinden biri olan ve Avrupa Yakası’nda bulunan Şişli, doğuda Beşiktaş, kuzeyde ve batıda Kağıthane, güneyde Beyoğlu ilçeleriyle komşudur. Merkezi konumu ve geniş yelpazeye yayılan farklı özellikleri ile her İstanbullunun farklı amaçlarla da olsa mutlaka en az bir kez geldiği, geçtiği, gezdiği bir ilçedir.

Zengin kültürel mirası ile Şişli, İstanbul’un çok kültürlü, renkli, ışıltılı, lezzetli, şaşırtıcı ilçelerinden biridir. Belki de içlerinde en şaşırtıcısıdır. Tarihte gayrimüslimlerin ve İstanbul’a sığınan göçmenlerin yoğun olarak yerleştiği Şişli, şehrin diğer pek çok ilçesi gibi, 20. yüzyıl boyunca Anadolu’dan da yoğun göç almıştır. Günümüzün çok renkliliğini oluşturan bu yapı içerisinde kendine yer bulan farklı inançların temsilcisi dini yapılar, işlek caddelerin ortasında karşınıza çıkan cennet gibi bahçeler, ünlü mimarların imzasını taşıyan apartmanlar, azınlık mutfaklarıyla harmanlanmış lezzetler, Şişli’yi keşfetmeyi keyifli ve şaşırtıcı kılan unsurlardır.

Önemli bir finans ve iş merkezi olan günümüz Şişlisi, bir yandan önemli alışveriş merkezi, lüks butik ve moda tasarım atölyelerine, bir yandan da büyük otellere ev sahipliği yapmaktadır. Şişli, aynı zamanda İstanbul’un önemli bir kültür sanat bölgesidir. Uluslararası kongre ve organizasyonların gerçekleştiği kongre merkezleri, büyük ölçekli konser ve etkinlik alanları, kentin önemli tiyatro salonları, kültür merkezleri ve sanat galerileri, ilçenin bu farklı yüzünün yansımalarıdır.

Batılılaşmanın ilk adımlarının atıldığı bölgelerden biri olan Şişli, İstanbul’un mimarlık tarihi açısından da oldukça önemli bir yere sahiptir. Bitişik nizam apartmanları, Art Nouveau ve Art Deco stilinde yapı cepheleri, kiliseleri, anıt mezarlarla şekillenen gayrimüslim mezarlıkları, büyük ölçekli askeri yapıları, semtine adını veren Bomonti Bira Fabrikası, Tanzimat Dönemi’nin simge yapılarından Teşvikiye Camii, Cumhuriyet döneminin ilk anıtsal dini yapısı olan, Müslüman ve gayrimüslim halkın ortak çabasıyla inşa edilen Şişli Camii, günümüzde sadece saat kulesi kalan, Türkiye’nin ilk çocuk hastanesi olan Şişli Etfal Hastanesi,  Türkiye’nin ilk psikiyatri hastanesi olan Fransız Lape Hastanesi, bölgedeki yerleşimin çehresini değiştiren ve halen okul olarak hizmet veren Notre Dam de Sion Fransız Lisesi, Şişli Belediyesi logosunda da yer alan ve Türkiye’nin ilk ulusal anıtı olan Abide-i Hürriyet, bu önemin altını çizen başlıca yapılardır.

Tarihi binyıllara uzanan İstanbul şehrinin 19. yüzyıl itibariyle gelişmeye başlayan alanı olan Şişli, Cumhuriyet döneminin ilk yıllarından itibaren şehrin kuzeydoğu gelişme yönünü belirlemiştir. İlk olarak 16. yüzyılda Rum denizcilerin yerleştirildiği Şişli’nin gelişimi, Tanzimat Fermanı ve beraberindeki yasal düzenlemeler, Dolmabahçe Sarayı’nın inşası, Galata bölgesindeki yoğunlaşma, Beyoğlu yangını, Osmanlı Sarayı’nın Yıldız’a taşınması, atlı tramvayın Pangaltı’ya ulaşması, elektrikli tramvay hattının açılışı, gayrimüslimlerin yerleşmesi ve lüks apartmanların inşası gibi kırılma noktaları ile yakından ilişkilidir.

İstanbul’un en geç gelişen merkezi ilçesi olan Şişli’deki gelişim ve dönüşüm bu anlamda baş döndürücü olarak nitelendirilebilir. 16. yüzyılda Rum denizcilerin yerleşim yeri olan ve Pera’da yaşayan Cenevizliler’in ahırlarının bulunduğu Tatavla, günümüzde kalabalık sokakları, bitişik nizam apartmanları ve dükkânları ile şehir merkezi haline gelen Kurtuluş semtidir. 18. yüzyılda padişahların av ve nişan talim alanı, günümüzde lüks mağazaların, dünya mutfağı servis eden restoranların ve şık butiklerin yer aldığı Nişantaşı’dır. 19. yüzyılda bağ ve bostanların yer aldığı geniş kırlık alanlar ise, günümüzde kentin en yoğun bölgelerinden biri olan Mecidiyeköy’dür.

Bu gelişim ve dönüşümün yansımalarını Şişli’yi gezerken, keşfederken görmek mümkün. İstanbul’un kalbinde yer alan Şişli’nin kapıları, sahip olduğu zengin kültürel mirası, çok renkliliği, lezzetleri, çok yönlü sanat hayatı, modaya yön veren butik ve mağazaları ile farklı ilgi ve zevk sahibi ziyaretçilerine, kent kâşiflerine her zaman açık.

‘ŞİŞLİ’ ADININ KAYNAĞI

Şişli adının kaynağı ile ilgili farklı söylentiler bulunmaktadır. Bunların ilki ve daha yaygın kabul görenine göre, bu adın kaynağı ‘Şişçilerin Konağı’na dayanmaktadır. Semtte şiş imalatçılığı ile uğraşan zengin bir aile yaşamaktadır ve ailenin konağı, hatta konağın bulunduğu bölge ‘Şişçilerin Konağı’ olarak anılmaktadır. Bölgenin adı, zamanla ‘Şişlilerin Konağı’ olarak değişmiş, günümüze de Şişli olarak gelmiştir.

Daha az itibar gören bir söylentiye göre, Şişli topoğrafik olarak Beyoğlu’na göre daha şişkince olduğundan önceleri Şişlik olarak anılan bölge adı, zamanla Şişli’ye dönüşmüştür.

ŞİŞLİ’NİN KONUMU VE İDARİ YAPI

Şişli ilçesi, İstanbul’un Avrupa Yakası’nda, İstanbul Boğazı’nın batısında, Boğaziçi-Haliç arasını dolduran Beyoğlu platosunun kuzey uzantısında bulunmaktadır. İlçe, doğuda Beşiktaş, kuzeyde ve batıda Kağıthane, güneyde Beyoğlu ilçeleriyle komşudur.

1950’li yıllarda yoğunlaşan göç ve ortaya çıkan yeni semtler, yeni şehir planlarının hazırlanması, bölgedeki idari yapıda da değişimleri beraberinde getirmiştir. Şişli, Beyoğlu’na bağlı bir bucak iken 1954 yılında ilçe olmuştur. Devam eden nüfus artışı ve Kağıthane bölgesinde yoğunlaşan sanayileşme sonucunda 1963’te Kağıthane’de belediye teşkilatı kurulmuştur ancak teşkilat 1981’de lağvedilmiştir. 70’li yıllara gelindiğinde, oluşan yeni semtlerde siteler kurulmaya başlanmış, bahçeli evler yerini apartmanlara bırakmıştır. Bu dönemde Şişli, İstanbul’un önemli alışveriş merkezlerinden biri olmaya başlamıştır. 80’li yıllarda iş merkezlerinin de artmasıyla gelişimi süren Şişli, 1984 yılında belediye statüsüne kavuşmuştur. 1987 yılında Kağıthane, 2012 yılında ise Maslak ve Ayazağa mahallelerinin ayrılmasıyla ilçe bugünkü sınırlarına ulaşmıştır.

10,62 km2’lik yüzölçümüne sahip Şişli ilçesi, 19 Mayıs, Bozkurt, Cumhuriyet, Duatepe, Ergenekon, Esentepe, Eskişehir, Fulya, Feriköy, Gülbahar, Halaskargazi, Halide Edip Adıvar, Halil Rıfat Paşa, Harbiye, İnönü, İzzetpaşa, Kaptanpaşa, Kuştepe, Mahmut Şevket Paşa, Mecidiyeköy, Merkez, Meşrutiyet, Paşa, Teşvikiye, Yayla olmak üzere toplamda 25 mahalleden oluşmaktadır.

TARİHÇE VE KENT GELİŞİMİ

Şişli ilçesi, pek çok açıdan İstanbul kent tarihinde önemli bir yere sahiptir. Mahalleleri mercek altında alındığında, özellikle en bilinenlerinin hikâyeleri, bize ilçenin sahip olduğu zengin kültürel mirasın ve çok renkliliğini açıklamaktadır.

İstanbul’un en geç gelişen merkezi ilçelerinden olan Şişli, 18. yy. ortalarına dek geniş kırlık alanlar, bağlar ve bahçelerden oluşmaktaydı. Fatih Sultan Mehmet İstanbul’un fethi döneminde otağını Okmeydanı’na kurdurmuş, Haliç’te meydana gelen savaşları buradan yönetmiştir. Bu meydan zamanla, halkın sık sık bir araya geldiği bir toplanma alanına dönüşmüştür. İstanbul fethedildikten sonra Fatih Sultan Mehmet bu alanı ok sporları için vakfetmiştir.

Günümüzde Kurtuluş olarak adlandırılan semtin Tatavla adıyla anıldığı ve yörenin en eski semti olduğu bilinmektedir. Rumca at ahırı anlamına gelen ‘Tatavla’ adı, Pera’da yaşayan Cenevizliler’in at ahırlarının burada yer almasından kaynaklanmaktadır. İlk olarak Rum denizcilerin yerleştiği Tatavla’ya zaman içinde İstanbul’a ticaret amacıyla gelen yabancılar, zanaatkârlar yerleşmeye başlamıştır. 16. yy.da kurulduğu ileri sürülen Tatavla, ilçenin en eski mahallesi unvanını taşımaktadır. 1800’lü yılların ortalarına kadar Tatavla dışında önemli başka bir yerleşimin bulunmadığı Şişli, oldukça geniş kırlık alanların bulunduğu, sebzecilik, meyvecilik ve çiçekçilik yapılan bir bölgedir. Şişli’de yerleşim, 18. ve 19. yüzyıllarda Pangaltı, Harbiye, Teşvikiye daha sonra Mecidiyeköy ve Esentepe’ye doğru genişlemiştir. İlçenin tarihçesini, gösterdiği gelişim ve dönüşümü incelemenin en aydınlatıcı yolu imar gelişimini incelemekten geçmektedir.

  1. yy.da, Batı ile artan etkileşim toplumu da etkilemiş, halkın günlük yaşam biçiminde de değişiklikler olmaya başlamıştır. 19. yy.a gelindiğinde İstanbul kentinin imar faaliyetlerine paralel olarak Şişli’deki yapılaşma da hızla ilerlemeye başlamıştır. 19. yüzyılın sonlarında artık Şişli, yabancıların, gayrimüslimlerin, levantenlerin ve Batı yaşam biçimini benimseyen varlıklı ailelerin yaşadığı bir bölgeye dönüşmüştür.

1839 yılında Topkapı Sarayı’nın Gülhane Bahçesi’nde okunarak halka ilan edilen Tanzimat Fermanı ile İstanbul yeni bir döneme girmiştir. Bu dönemde İstanbul’da, mimariden yaşama tarzına, eğitim kurumlarından sanayi kuruluşlarına kadar birçok alanda yenilikler, değişim ve dönüşümler yaşanmıştır. Mimarlık tarihçileri tarafından 1720’li yıllarda başladığı kabul edilen Batılılaşma süreci Tanzimat ile ivme kazanmıştır.

  1. yy. ortalarına gelindiğinde günümüzde Beyoğlu adıyla anılan Pera bölgesinde nüfusun iyice artması ile Pangaltı’da yeni bir mahalle kurulması ihtiyacı doğmuştur. 1848 yılında düzenli büyümenin ilk adımı atılmış ve Mekteb-i Harbiye karşısında bulunan alan yapılaşmaya açılmıştır. Böylelikle şehrin kuzeyi, Şişli’ye doğru genişlemeye başlamıştır.

Sultan Abdülmecit döneminde (1839-1861) İmparatorluğun sınır bölgelerindeki yurtlarından olan birçok göçmen İstanbul’a sığınmış ve göçmenlerden bir bölümü Şişli’nin kuzeydoğusunda yer alan tarım arazilerinin bulunduğu alana yerleştirilmiştir. Bu kırsal yerleşim yerine padişahın adıyla Mecidiyeköy denmiştir. Semt, bugünkü kimliğini 1950’lerden sonra yaşanan gelişmelerle kazanmıştır. Aynı dönemde, 1850’lerin ortalarına doğru, Nişantaşı ve Teşvikiye mahallelerinin iskânına teşvik edilmiştir.

1856 yılında, Notre Dame de Sion Okulu Fransız Kız Koleji ve Yetimhanesi (günümüzde Notre Dam de Sion Fransız Lisesi), Pangaltı’da Elmadağ’a uzanan yol üzerinde açılmıştır. Semte olan talep okulun açılmasıyla birlikte artmış ve çevrede konutlar çoğalmaya başlamıştır. Yapılan düzenlemelerle, ilk olarak bölgenin kadastro çalışmaları yapılmış, ana arterler genişletilmiş, sokaklar aydınlatılmış, su ve kanalizasyon şebekeleri yapılmıştır.

Şişli’de ilk konaklar 1870’lere doğru yapılmaya başlanmıştır. Önceleri tarla ve ahırların bulunduğu, günümüzde Osmanbey diye anılan bölgede yapılan ilk konaklardan birinin Osman Bey Konağı olduğu bilinmektedir. Matbaa-i Osmaniye’nin kurucusu olan Osman Bey’in ardından, birçok varlıklı kişi burada köşk ve konaklar yaptırmıştır.

Şehrin kuzeye ve kuzeydoğuya, yani Şişli ve Nişantaşı Teşvikiye’ye doğru yayılmasında iki önemli etken vardır. Bunlardan biri, 1870’te Beyoğlu’nun büyük bir bölümünü ortadan kaldıran yangın, diğeri de Tanzimat’la birlikte yabancılara mülk edinme hakkı tanınmasıdır. Beyoğlu’nda yaşanan büyük yangından sonra kâgir yapı yapmak zorunlu hale getirilmiştir.

  1. yy. ortaları itibariyle büyük ölçekli yapılar da görülmeye başlanmıştır. Kırım Savaşı’nı izleyen günlerde İstanbul’da baş gösteren kolera ve tifüs salgını üzerine Saint Vincent de Paul Derneği’ne bağlı hemşireler İstanbul’a gelerek hastaların tedavileri için çalışmışlardır. Hemşireler, 1858’de Feriköy’de bir dispanser açarak ruh hastalarını da tedavi etmeye başlamışlardır. Sultan Abdülmecit, hastane yapımı için Büyükdere üzerinde arazi bağışlamış, inşaat masraflarının bir kısmını da üstlenmiştir. Hastane, 1874 yılında Notre Dame de la Paix Hastanesi (günümüzde Fransız Lape Hastanesi) adıyla hizmet vermeye başlamıştır.

1875 yılında Beyoğlu-Karaköy Tüneli açılmış, deniz taşımacılığı, atlı tramvaylar, metro hattı ve trenler fiziksel gelişmeyi desteklemiştir. 1881’den itibaren atlı tramvayın Taksim’den Pangaltı’ya ve Şişli’nin ortalarına kadar gelmesi ile yerleşimin Şişli’ye doğru uzanması hızlanmıştır.

1893 yılında Şişli’de ilk önemli endüstriyel tesis olan Bomonti Bira Fabrikası açılmıştır. Sultan II. Abdülhamit’in desteği ile 1892 yılında Darülaceze’nin temelleri atılmış, yapı 1896 yılında hizmete açılmıştır. 1899 yılında, yine Sultan II. Abdülhamit’in girişimiyle günümüzde Etfal Hastanesi olarak anılan Hamidiye Etfal Hastane-i Âlisi açılmıştır.

1897 yılında Darülaceze Caddesi üzerine inşa edilmeye başlanan Bulgar Hastanesi, 1902 yılında faaliyete geçmiştir. 1988 yılında boşaltılan hastane, Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından 1990 yılında özel bir kuruma kiralanmış ve Türkiye Hastanesi olarak yeniden faaliyete başlamıştır.

  1. yy.da, Surp Agop, Pangaltı bölgelerinde Ermeni nüfus yoğunluktayken, Nişantaşı ve Yıldız’da daha çok Osmanlı bürokratları yerleşmişti. 19. yy. ikinci yarısında ve 20. yy.ın ilk on yılında, Osmanlı başkentinin fiziksel sınırları; Taksim’den Şişli’ye, Tophane’den Dolmabahçe’ye ve Dolmabahçe’den Teşvikiye ve Nişantaşı’na olmak üzere üç yönde genişlemiştir.

1911-1912’de, kentin gelişimi için önemli girişimler yapılmıştır. Bunlardan en önemlisi Tünel- Şişli güzergâhının genişletilmesi çalışmalarıdır. Galatasaray’dan Tünel’e kadar tramvay hattı uzatılmış, Cumhuriyet ve Halaskargazi Caddeleri açılmıştır. Burada yer alan Ermeni Mezarlığı kaldırılmıştır.

1911 yılında, Şişli’nin en yüksek tepesi olan alanda, Türkiye’de yapılmış olan ilk ulusal anıt olan

Abide-i Hürrriyet Anıtı açılmıştır. Günümüzde Şişli Belediye’nin ambleminde de yer alan anıt, I. Ulusal Mimarlık Akımı’nın öncülerinden mimar Muzaffer Bey’e aittir. Aynı alanda, daha sonra Mahmut Şevket Paşa Türbesi ile Mithat Paşa, Talat Paşa ve Enver Paşa’nın anıt mezarları yapılmıştır. Günümüzde, Halil Rıfat Paşa, İzzet Paşa, Mahmut Şevket Paşa gibi dönemin devlet adamlarının bazıları mahalle adlarıyla da anılmaktadır.

Mustafa Kemal Atatürk, annesi, kız kardeşi ve yaveri ile Aralık 1918’den, Mayıs 1919’da Samsun’a doğru yola çıkıncaya dek yaşadığı ev Şişli’de bulunmaktadır. Atatürk’ün anılarında, ‘pembe ev’ olarak geçen ev, günümüzde Atatürk Evi Müzesi olarak hizmet vermektedir. Şişli’nin 19 Mayıs, Cumhuriyet, Halide Edip Adıvar, İnönü gibi mahalleleri, taşıdıkları adlarla bu sürecin izlerini taşımaktadır.

İstanbul’da, ulaşımdaki önemli gelişmelerden biri 1913’te elektrikli tramvayın işlemeye başlamasıdır. 1920’lerden sonra Harbiye, Pangaltı, Kurtuluş, Osmanbey, Nişantaşı ve Teşvikiye’nin görünümü değişime uğramaya başlamıştır. Bahçe içindeki ev ve konakların yerlerini yavaş yavaş apartmanlar almıştır. Yazılı kaynaklara göre, 1927 yılında İstanbul’daki 1441 apartmandan 1236’sı bu semtlerde bulunmaktadır. 1928-1932 yılları arasında yapılan 945 apartmanın 812’si yine bu bölgede inşa edilmiştir. 1930-1940 yıllarında özellikle Halaskargazi ve Abide-i Hürriyet caddelerinin çevresinde günümüze kadar gelen bitişik nizam apartmanlar çoğalmıştır.

1940 ve sonrasında kent kültüründe günümüzde de önemli yere sahip olan büyük ölçekli yapılar inşa edilmeye başlanmıştır. 1947 yılında Harbiye Açıkhava Tiyatrosu (günümüzde Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu), 1949 yılında ise İstanbul Spor ve Sergi Sarayı (günümüzde İstanbul Lütfi Kırdar Uluslararası Kongre ve Sergi Sarayı) açılmıştır.

1949 yılında ibadete açılan Şişli Camii, Cumhuriyetin ilanından sonra klasik tarzda yapılmış ilk cami olma özelliğiyle mimarlık tarihinde önemli bir yere sahiptir. Cami, mimar Vasfi Egeli tarafından tasarlanmıştır.

1950 yılında Fransız mimar ve şehir plancısı Henri Prost’un danışmanlığında, Kağıthane, Bomonti, ve Dolapdere’de sanayi alanları planlanmıştır. Planlanan faaliyetler bu bölgelerde yeni yerleşim yerlerinin oluşmasına neden olmuştur.

1950’lerde Şişli’de konut alanı hızla gelişmiştir. Şişli, bir yandan yüksek gelir gruplarının yerleştiği bir bölge iken öte yandan yoğun göç dalgasıyla gecekondu semtleri oluşmaya başlamıştır. Tüm İstanbul’un çehresini değiştiren bu dalga sonucunda Şişli’de de yeni mahalleler oluşmuştur. Bu gelişmeler, bölgede yeni renklerin ve lezzetlerin ortaya çıkmasına yol açmıştır.

1960’tan sonra Mecidiyeköy’de bulunan bahçeli evlerin yerini siteler, apartmanlar ve iş yerleri almış, bölge bir iş merkezine dönüşmüştür. 1970’lere gelindiğinde Şişli ilçesinin büyük bir kısmı, modern apartmanları ve işyerlerini barındıran yoğun bir yerleşim merkezine dönüşmüştür. Bölgenin değişen çehresinde, çarşılar, pasajlar, mağazalar, butikler ve iş yerleri ağırlık kazanmış; bölge, bir ticaret, iş ve eğlence merkezi olmuştur. Halaskargazi, Rumeli ve Vali Konağı caddeleri 1980’li yıllarda İstanbul’un en gözde alışveriş merkezi haline gelmiştir. Büyük oteller, sinemalar, eğlence ve kültür merkezleri bölgeyi daha da canlandırmıştır. Kat irtifakının artması, Boğaziçi Köprüsü ve çevre yollarının öneminin artması ile yeni bir yoğunlaşma dönemi başlamış, konutların iş yerine dönüşmesi hızlanmıştır.

1980’li yıllardan sonra Şişli’de toptan ticaret işlevleri de gelişmeye başlamıştır. 1989 yılında, İstanbul’un önemli ticaret merkezlerinden biri olan 669 bin metrekarelik 13 katlı PERPA açılmıştır.

1990’lı ve 2000’li yıllarda, kongre vadisi çevresinde beş yıldızlı otellerin ve büyük ölçekli alışveriş merkezlerinin sayısı artmıştır.

SOSYAL YAPI VE İNANÇ YAPISI

Ünlü Aileler

Şişli, tarihi boyunca, siyaset, din, sanat ve iş dünyasından, farklı inanç ve kökenden pek çok aileye ev sahipliği yapmıştır. Bu ailelerin imar faaliyetlerinin birçoğu günümüze kadar ulaşmıştır.

Şişli sakinlerinden Balyan Ailesi, 19. yüzyıl Osmanlı mimarisinde belirleyici ve etkili bir rol oynamıştır. Batı yasam tarzına uyum sağlayabilecek pek çok modern binanın inşasında imzası olan aile fertleri, büyük ölçekli önemli yapıların mimarı olmuşlardır. Balyan Ailesine ait bazı yapılar şunlardır; Beylerbeyi Sarayı, Selimiye Kışlası, Dolmabahçe Sarayı, Cemile ve Münire Sultan Sarayları, Kuleli Askeri Lisesi, Çırağan Sarayı, İstanbul Üniversitesi Merkez Binası, Akaretler Sıraevler. Balyan Ailesinin dokuz üyesi yüz yılı aşan bir süre boyunca, birçok anıtsal yapı inşa etmiştir. Ailenin en bilindik isimleri ise Krikor Amira Balyan, Garabet Amira Balyan, Nikoğos Balyan ve Sarkis Balyan’dır.

1890 yılında Feriköy’de kurdukları bira üretim tesisiyle bölgede sanayi faaliyetlerini başlatan İsviçreli Bomonti Kardeşler, semte önemli katkı sağlayan bir diğer ailedir. Bomonti Kardeşlerin etkisi bölgenin Bomonti olarak adlandırılmasından da anlaşılmaktadır.

Yaygın inanışa göre, bir diğer aile ilçeye adını vermiştir. Semtte şiş imalatçılığı ile uğraşan zengin bir aile olan Şişçiler’in konağı ve konağın bulunduğu bölge ‘Şişçilerin Konağı’ olarak anılmaktadır. Bölgenin adı, zamanla ‘Şişlilerin Konağı’ olarak değişmiş, günümüze de Şişli olarak gelmiştir.

Yazılı kaynaklara göre, Battista Pancaldi İstanbul’a göç eden bir levantendir. Levantenlerin yoğun olarak yerleştiği bölgede bir kır bahçesi işletmiştir. Zamanla semtin en popüler mekânı haline gelen yer, günümüzde Pangaltı diye anılan semte de adını vermiştir.

Osmanlı döneminde Padişahların isteği üzerine yapılmış olan yapıların haricinde, semtte okul, kilise, apartman, hastane yapıları gibi imar faaliyetlerine katkı sağlayan birçok gayrimüslim aile Şişli’nin sakinleri olmuşlardır.

Demografik Yapı

İstanbul kenti ile benzerlik gösteren Şişli, çok hareketli bir nüfus yapısına sahiptir. İstanbul’un en geç gelişen merkezi ilçelerinden olmasına rağmen, 18. yy. ortalarında edinmeye başladığı prestijini günümüze dek korumuştur.

Sürekli göç alan ilçede en yoğun artış 1950’li yıllarda yaşanmıştır. Günümüzde, ilçe nüfusunun yaklaşık dörtte birini İstanbul doğumlu kişiler oluştururken kalan kısım ağırlıklı olarak Anadolu şehirlerinden göç eden kişilerden oluşturmaktadır. Şişli ilçesi günümüzde, Sosyo-Ekonomik Gelişmişlik Raporu’na göre birinci derecede gelişmiş ilçeler arasında bulunmaktadır.

Günümüzde ilçe nüfusu 280.000’e yaklaşmıştır, ancak ilçenin sirkülasyon nüfusu 4-5 milyonu bulmaktadır. Yerleşik nüfusta ağırlık 25-45 yaş gruplarındadır. Eğitim düzeyi açısından lise ve üniversite mezunları ağırlıktadır.

Çok Renklilik

Şişli, Rum, Ermeni, Yahudi ve Levanten toplulukların tarihi ve kültür birikimini yansıtan en önemli yerleşim alanlarından biridir. Sayıları gittikçe azalan bu topluluklar, ilçede, kültürel açıdan baskın kimlik konumundan uzaklaşmıştır. Her dönem göç alan yapısıyla Şişli daha da renklenmiş, kültürel çeşitlilik her alanda görünür olmuştur. Bu toplumsal değişmeyle birlikte bölgede sosyal ve fiziksel düzende değişimler meydana gelmiştir. Bu değişim, günümüzde, mimariden yeme-içme kültürüne dek pek çok yerde karşımıza çıkmaktadır. Şişli kapılarını, her dönem, ziyaretçilerine, farklı inançlara ve farklı kültürlere açık tutmuştur. Şişli’yi bu kadar şaşırtıcı ve keşfetmesi keyifli kılan unsur da tam olarak sahip olduğu bu zengin kültürel çeşitlilik ve mirastır.

Günümüzde Şişli, bir iş ve finans merkezi olmanın yanı sıra önemli bir alışveriş merkezidir ve modaya yön veren tasarım atölyeleri ile lüks butiklere ev sahipliği yapmaktadır. Şişli, kongre merkezleri, açık hava konser ve etkinlik alanları, butik sanat galerileri ile İstanbul’un öne çıkan kültür sanat merkezidir aynı zamanda.

Tüm bu kültürel çeşitliliğin ve çok renkliliğin en lezzetli yansıması tabii ki yeme içme kültüründedir. Şişli caddelerinde, sokaklarında, el arabasında satılan topikten, ocakbaşının en lezzetlisine, muhallebinin en gelenekselinden paskalya çöreğine, hatta kuşlar kumrular simidine dek pek çok farklı lezzet ve kokuya rastlamak mümkündür. Günümüzde, bunlara dünya mutfaklarını servis eden restoranlar da katılmıştır. Bol seçenek içinde, uzun yıllardır babadan oğula, toruna geçen tariflerle, aynı dükkânda hizmet veren yerlerin sayısı da azımsanmayacak kadar çoktur.

Şişli sınırları içerisinde her damak zevkine ve her keseye göre sayısız lezzet durağı bulunmaktadır. İlçede yer alan lezzet duraklarının bazılarına Gastronomi Rotası’ndan ulaşabilirsiniz.

KENTSEL GELİŞİMDE MİMARİ TERCİHLER

Tarihi Gelişim ve Apartmanlar

Şişli, İstanbul şehrindeki müstakil yapılardan yüksek apartmanlara geçişin yaşandığı ilk bölgeler arasında yer almaktadır. Apartmanlar, bölge kimliğinin oluşmasında önemli etkiye sahiptir. İstanbul’un fethinden 18. yy.ın sonuna kadarki süreçte Şişli’de batı sanatı ve yaşam biçimine duyulan hayranlık artmış ve aynı yıllarda yeni yapılan konutlarda geleneksel kütle ve plan özelliklerinin yanında batılı bezeme ögelerine yer verilmiştir.

  1. yy.a gelindiğinde Kasım 1839’da Topkapı Sarayı’nın Gülhane Bahçesi’nde ilan edilen Tanzimat Fermanı ile İstanbul’da yeni bir dönem başlamıştır. Tanzimat’ın getirmiş olduğu yeni düzenlemelerle, gayrimüslim topluma yapım işlerinde, yer seçimi, bina yüksekliği, kat sınırı ve malzeme seçimi gibi konularda haklar tanınmıştır. 1870’li yıllarda Şişli’de ilk konaklar yapılmaya başlanmıştır. Tarla ve bağların bulunduğu arazilerde konak ve köşkler yapılmaya başlanmıştır. 1875 yılı nizamnamesinde bölgede yangın tehlikesini azaltmak amacıyla yapıların kâgir olarak inşası şartı getirilmiştir. 20. yy.da Şişli’nin çehresi değişmeye başlamış ve 1920’li yıllardan sonra bahçe içerisinde yer alan ev ve konakların yerlerini apartmanlar almaya başlamıştır. Apartman inşasının artmasıyla 1920’ler ve 1930’larda Şişli ve çevresi gözde semtler olmaya başlamıştır. 1945 yılından sonra bölge, 4-5 katlı kâgir apartmanlarla dolmuştur. 1960’lardan sonra gelen göç dalgasıyla gecekondu bölgeleri oluşmuştur. 1960’tan sonra bölge, iş merkezine dönüşmüştür. Özellikle 1973 sonrasında Boğaziçi Köprüsü’nün açılması ile bölgeye talep artmış, anayol çevresinde bulunan apartmanların çoğu işyerine dönüşmüştür. Halaskargazi, Vali Konağı, Rumeli, Teşvikiye Caddelerindeki apartmanların üst katları işyerlerine dönüşmüş ve zemin katları pasaj olarak kullanılmaya başlanmıştır.

Mimari Üsluplar

Tanzimat sonrasında, özellikle mimaride yapılan Batılı anlamdaki değişiklikler Şişli semtinde oldukça görünür olmuştur. Tanzimat Fermanı’nın ilanı ile, Osmanlı’da yapı üretimi, genellikle gayrimüslim ve yabancı mimarlar tarafından gerçekleştirilmeye başlanmıştır. Mimarlar kullandıkları modern üsluplarla semtin çehresini değiştirmiştir. Yabancı ve gayrimüslim mimarların Batılı üslubu ile Osmanlının geleneksel üslubu birleştirilmiş, ortaya farklı yapı örnekleri çıkmıştır. Semtte tasarlanan yapılarda özellikle Art Nouveau üslubu görülmektedir. Yapılarda, bu üsluba göre zarif süslemelerin ön plana çıktığı, kıvrımların ve bitkisel desenlerin kullanıldığı cepheler sıklıkla karşımıza çıkmaktadır. Demirin yapı malzemesi olarak kullanımı, yoğun şekilde cam kullanımı da bu akımın getirmiş olduğu özelliklerdendir. Art Nouveau’nun hemen ardından ortaya çıkan Art Deco akımında, yapılarda düz ve keskin hatların baskın olması, pahalı malzeme kullanımı, hareketli kütlelerin tasarımı gibi özellikler ön plana çıkarken günümüzde de bu akımın kullanıldığı yapıları görmek mümkündür.

Şişli ilçesinde, gayrimüslim topluluklara hizmet veren dini yapılarda Barok ve Neo-gotik mimari ögeleri de görülmektedir. Semtte görsel çeşitlilik oluşturan üsluplara Cumhuriyetin ilanından sonra 1. Ulusal Mimarlık Akımı eklenmiştir. Vedat Tek, Giulio Mongeri, Mimar Kemalettin Bey, ve Mimar Muzaffer Bey gibi bu akımın önemli temsilcileri, eserleri ile mimarlık tarihine ismini yazdırmıştır.

SANAT & KENT KÜLTÜRÜ

Şişli Atölyesi        

  1. yüzyılda Batılılaşma hareketleri sosyal ve siyasi alanda olduğu kadar sanatsal alanda da kendini göstermiştir. Bu dönemde saraya yabancı ressamlar getirtilerek Osmanlının önemli olaylarının resmedilmesi istenmiştir. 1897 yılında Osmanlılar ve Yunanlılar arasında gerçekleşen Dömeke Savaşı, II. Abdülhamit döneminde saray ressamlığı yapan Fausto Zonaro tarafından resmedilmiş ve güncel bir savaşın betimlenmesi oldukça dikkat çekmiştir. 1. Dünya Savaşı sırasında ülkenin mücadele ruhunu yükseltmek amacıyla savaş resimleri yapılması fikri ortaya çıkmıştır. Böylece Osmanlı Savunma Bakanlığı ve Genelkurmay Başkanlığı tarafından bir gurup ressam ve basın yazarı Çanakkale cephesine gönderilmiş ve sanatçıların savaş alanını görmeleri sağlanmıştır.

 

Cepheden dönen ressamlar için, Enver Paşa’nın talimatı ile Şişli’de bir resim atölyesi kurulmuş; Almanya’dan boya, tuval, fırça, muşamba gibi araç gereçler temin edilmiştir. İbrahim Çallı, Feyhaman Duran, Namık İsmail, Hikmet Onat, Sami Yetik, Ali Sami Boyar, Mehmet Ruhi Arel, Ali Cemal, İbrahim Çallı, Mehmet Ali Laga gibi ressamlar, atölyede görev alan bazı sanatçılardandır. Sanatçıların yaptıkları savaş resimleri, 1917 yılında Harp Levhaları adlı resim sergisinde ilk defa sergilenmiştir. Aynı sergi daha sonra Osmanlı Devleti’nin dönem müttefiki olan Avusturya’nın Viyana ve Almanya’nın Berlin şehirlerinde de açılmıştır. Şişli Atölyesi, Türk resim sanatı tarihinde, toplumsal konulara eğilim ve teknik olarak çok figürlü kompozisyon çözümleri açısından bir dönüm noktası olmuştur.

Şişli’de Ulaşım ve Tramvayların Önemi

1869 yılında Dersaadet Tramvay Şirketi’ne verilen tramvay işletmesi ile kentte atlı tramvay hatları yapılmaya başlanmış ve 1871 yılında ilk hat açılmıştır. 1885 yılında Pangaltı-Tatavla hattı devreye girmiştir. Bayraklarla süslenmiş ilk tramvayın Tatavla’ya gelmesiyle 14 Ocak 1911 günü, tramvay yolunun açılışı yapılmıştır. Taksim-Kurtuluş tramvay hattı ile daha uzun mesafede sefer yapılmaya başlanmıştır. Taksim’den başlayıp, Harbiye, Pangaltı Caddesi’ni (günümüzde Cumhuriyet Caddesi) geçen ve Pangaltı Hamamı’ndan (günümüzde bu alanda beş yıldızlı bir otel bulunmaktadır) dönüş yaparak Tatavla Caddesi’ne (günümüzde Kurtuluş Caddesi) kuzeyden giriş yapan 11 numaralı atlı tramvay hattı, Aya Dimitri Kilisesi’nde (nam-ı diğer Kurtuluş son durak) son bulmaktadır. Taksim-Kurtuluş atlı tramvay hattı, 1912 yılındaki Balkan Savaşı ile kesintiye uğramıştır. Atlar, ordu için devlet tarafından satın alınmış; atlı tramvay rayları sökülerek yerine elektrikli tramvay için dar hatlar ve elektrik aksamı döşenmiştir.

Şişli’de yapı yoğunlaşmasında, tramvay hattı belirleyici olmuştur. Tramvay ile beraber ev ve işyerleri Şişli, Nişantaşı semtlerinde yoğunlaşmış, ulaşımın vermiş olduğu imkânlar sayesinde semtin güney bölgesinde yer alan kiliselerin aksine Feriköy gibi kuzey bölgelerde kilise inşaları başlamıştır.

1961 yılına kadar kullanılan tramvaylardan sonra elektrikli torleybüsler kullanılmaya başlamıştır. 27 Kasım 1961’de hizmet vermeye başlayan 70 numaralı Tünel-Galatasaray-Taksim-Kurtuluş hattının kısaltması olan ‘70TK’ semtin sembolü haline gelmiştir. İlk yerli yapım troleybüs olan ‘Tosun’, 1968 yılında, Şişli Garajı’nda, İETT işçileri tarafından üretilmiştir. Troleybüsler 1984 yılında yerlerini otobüslere bırakmıştır. 16 Eylül 2000 tarihinde Levent -Taksim metrosunun açılması ile bölgede ulaşım yeni bir döneme açılmıştır.

Kent yaşamının ana konfor unsurlarından olan elektrik ve havagazının kullanımı da ilçede gelişimi etkileyen unsurlardandır. Şişli, Beyoğlu’ndan sonra İstanbul’un elektrik ve havagazı almaya başlayan ikinci bölge olmuştur. Bu gelişme ile ısınma için apartmanlarda havagazı kullanılmaya başlanmıştır.

Tatavla’dan Günümüze Bir Miras: Tatavla Karnavalı

Çok renkli İstanbul’da, farklı inanç ve kökenden halkların, toplulukların kültürel mirasları, gelenekleri, yaşam biçimleri kent kimliğinin ayrılmaz ve değerli parçalarıdır. Zaman içinde değişime, dönüşüme uğramakla birlikte, kültürel ritüeller kentle özdeşleştiği gibi kentin kimliğini de oluşturmaktadır. Bu ritüellerden biri de İstanbul’daki Rum toplumunun kültürüne ait olan Tatavla Karnavalıdır. Günümüzün Kurtuluşu Tatavla’da, Rum Ortodoks Cemaati’nin yaklaşık 500 yıl boyunca düzenlediği bu karnavala her semtten her kesimden insanlar katılmıştır. Yazılı kaynaklar, karanavalın kökenini Dionysos Şenlikleri’ne dayandırmaktadır. Bir diğer adı ‘Apokria’ veya ‘Baklahorani’ olan karnavalda yer alan özel kostüm giyenlere ‘maskara alayları’ denmektedir. Semtin gündelik diline geçen ‘Apukurya Maskarası’ deyimi, karnavaldan kaynaklanmaktadır. Yazılı kaynaklara göre, ‘Baklahoran’, örtülmüş mihrap anlamına gelen ‘pagyal horan’ teriminden türetilmiştir ve Büyük Perhiz’in başladığı gün mihrabın örtülmesi ritüelinden kaynaklanmaktadır.

Karnavalda, maskeli kostümler giyilmiş ve yürüyüş sırasında Gaitanaki adındaki geleneksel danslar yapılmıştır. Karnaval, Nisan ayında kutlanan Paskalya Yortusu öncesinde, Büyük Perhize girmeden önce yapılmaktadır. Venedik ve Rio Karnavalı ile aynı kökene dayandırılan, rengârenk kostüm ve maskelerin süslediği, günlerce süren Karnaval, mutlaka Pazartesi gününe denk gelen ‘Kathara Deftera’ (Temiz Pazartesi) günü doruğa ulaşarak son bulur. Bundan  sonra Büyük Perhize girilir ve kırk gün boyunca sadece zeytinyağlı yemekler tüketilir. Dönem dönem yasaklanan karnaval, uzun bir süre küçük topluluklar arasında, tavernalarda devam etmiştir. 2010 yılında yeniden canlandırılan karnaval, tüm Şişli ve İstanbul sakinleri için yeniden birleşme, bir arada olma, birlikte yaşamı kutlama işleviyle hayatımıza renk katmaya devam etmektedir.

Şişli’de Hareketli ve Renkli Yaşam

1970’lere gelindiğinde Şişli ilçesinin büyük bir kısmı, modern apartmanları ve işyerlerini barındıran yoğun bir yerleşim merkezine dönüşmüştür. Apartmanların alt katları dükkân olarak kullanılmaya başlanmış, pasajlar oluşmaya başlamıştır. Giyim mağazalarının, kumaşçıların, küçük atölyelerin yer aldığı pasajlarda tiyatro ve sinemalar da bulunmaktaydı.

1967 yılında kurulan Devekuşu Kabare Tiyatrosu, uzun yıllar boyunca Beyoğlu dışında yer alan ilk büyük sinema olan Nişantaşı Konak Sineması’nda sahne almıştır. Paté Sineması, Kurtuluş (Akın) Sineması, Şahan Sineması, İnci Sineması Şişli’nin ilk sinemalarıdır. 1968 yılında açılan Kenter Tiyatrosu, günümüzde hâlen hizmet veren Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu, Cemal Reşit Rey Konser Salonu, Küçükçiftlik Park, İstanbul Şehir Tiyatroları Muhsin Ertuğrul Sahnesi, günümüzde kültür sanat hayatının sadece Şişli için değil tüm İstanbul için önemli noktalarıdır.

Şişli’nin kültür sanat yelpazesinde, kültür merkezleri, konser salonları, açıkhava etkinlik alanları, müzeler ve sanat galerileri yer almaktadır. İlçede yer alan kültür sanat noktalarını Şişli Kültür Sanat Rotası’ndan ulaşabilirsiniz.

Halaskargazi Caddesi üzerinde yer alan pasajlar, içlerinde yer alan sinema salonları, yeme içme birimleri ve eğlence mekânları ilçenin hareketli yaşamının sembolleri haline gelmiştir. Günümüzde Şişli, büyük alışveriş merkezleri, lüks butikleri, kumaşçıları, tasarım atölyeleri, haute-couture moda evleri, Feriköy Antika Pazarı ile İstanbul’un geniş yelpazeye hitap eden önemli alışveriş noktalarından biridir. Son zamanlarda sayıları artan butik sanat galerileri, ilçenin lüks semtlerinde, özellikle Nişantaşı, Teşvikiye civarında yoğunlaşmıştır.